Monday, July 26, 2010

Greenpeace'ten küçük bir istek

Selam size okuyucular. Bugün bazı konularda isyan etmek için yazıyorum.Az önce yeni bir takipçimin olduğunu gördüm. Biraz profilini incelemek istedim, ordan oraya geçeren bloglardan birini adı dikkatimi çekti.Şimdi adını vermeyeyim, ama bulmak çok zor olmasa gerek çünkü sadece 4 tane takipçim var.Blogunu okuduğumda çok sıkıcı olduğuna karar verdim. Sonra baktım ki PCnet dergisi mi ne, bu bloga yer vermiş dergisinde. Hayır, bu insanlar bu blogları nereden buluyor da bunlarla ilgili dergilerinde bir köşe ayırıyorlar? Veya böyle meşhur olmak için biz ne yapmalıyız? Şimdi popüler kültürün bir parçası olmak istemediğimi söylerdim ama kedi ulaşamadığı ete ne der biliyorsunuzdur. O yüzden buna hiç değinmeyeceğim. Üstelik bahsettiğim gibi bu blogda çok da ilgi çekici şeyler yazmıyordu, bilindik şeyler işte, babaya isyan falan. Bu doğum günümde de yanımda değilsin vs.
Ya biz ne yapıyoruz? Çok çılgın şeyler yazıyoruz, toplumsal mesajlar veriyoruz, sosyolojik konulara değiniyoruz. Aşk var, terk edilmek var, ihtiras, öfke, isyan...Ne ararsanız var. 4 takipçiye sahipmişiz gibi görünse de bizi seven milyonlarca kişi olduğuna eminim. (evet, kesin vardır...)
Bunun dışında canımı sıkan bir konu daha var. Az önce Hare markalı likörün yeni bir ürünü için isim bulma yarışması olduğunu gördüm, ödülü de Antalya'da bilmem ne otelinde, ki kendisi 5 yıldızlı, 3 günlük bir tatilmiş. Hemen tıkladım ve karşıma çıkan sayfa her zamanki gibi şuydu: '' Katılımlar için teşekkür ederiz, bla bla.'' Neden bütün isim bulma, logo keşfetme, oylama, en güzel yorum, en güzel slogan, bedava bilet yarışmalarının bu kısmında ortaya çıkıyorum? Neden bir kere de bu tür şeylere katılamadım, ödül alamadım? Hadi ödülü geçtim, yarışmanın sonunu bekleme heyecanını bile yaşayamıyorum. Otellerin yıldızlarını da, kendilerini de sevmem çünkü ne kadar çok yıldız varsa o kadar otel içinde tıkılı kalmaya zorlanıyorsunuz. Bir oteldeki tek işe yarar şey klima oluyor, o da benim kişisel tercihim, sıcaktan nefret etmemden ötürü. Bunun çözümü de böyle sıcak yerlere gitmemek, 5 yıldız değil. Bunları beni yanlış anlamayın diye söylüyorum, Antalya'ya veya yıldızlara veya otellere bayıldığım için değil isyanım.
(Otel demişken, bugüne kadar kaldığım en güzel yer Fethiye'deki CC's adlı şipşirin ve uygun fiyatlı pansiyonumsu yerdi. Giderseniz oraya uğrayın.)

Şimdi ben ne mi istiyorum? Greenpeace Akdeniz dergisinde ve aylık bültenlerde benim bloguma yer verilsin istiyorum. Madem onlar PCnet dergisine çıkıyor, ben de benden olan bir şeyde yer almalıyım en azından. PCneti de sevmem zaten. Ne dersiniz Emel, Özay, Bilge, Burak ve diğerleri?

2 comments:

  1. bildim ben kimden bahsediyorsun(uz) :D bildim :D hatta hemen simdi o ki$iyi izlemekten vazgeciyorum :PpP

    ReplyDelete
  2. Aferin Angelique, senin gibi duyarlı okuyucularımızın da yardımıyla adımı tün basın yayın organlarına altın harflerle yazdıracağım.Dergimize abone olarak beni takip edebilirsin, tamamen geri dönüştürülmüş kağıttan üretilir.

    ReplyDelete