Thursday, July 29, 2010

ET

Merhaba. Şu an yazdığım şeyi, Emel'in ev arkadaşı Pelin için yazıyorum, buradan duyurmak istedim. Neden derseniz, Emel dün bize gelmişti. Pelin de ''artık yaptıklarınızı blogdan takip ederiz'' demiş.
Şöyle başlayayım, dün ızgarada et yapacak idik.Et almaya giderken çok heyecanlandım, çünkü uzun süredir et bizim için aşırı lüks bir şeydi. Et sevmiyorum gerçi, ama olmayınca kıymete biniyor bazı şeyler. Hemen Mutlusel'e mesaj attım şu an et alıyoruz diye. O da ''dikkat et, daha sonra 3 liralık Nefisss Et'e dönünce miden bozulur, iyi çiğne'' dedi. 3 liralık Nefisss Et dediği şeyde 50 tane köfte var ve dananın pipisinden bile yapılmıyordur herhalde, o kadar iğrenç.
Sonra da yemek yediğim sırada ''Şu an ağzımın içinde et var'' diye haber verdim Mutu'ya. Fırsatımız olunca çok görgüsüz olabiliyoruz, napalım?
Emel bizi çok pis buldu arkadaşlar. Eve girince ilk lafı, sanki masum bir öneriymiş gibi, ''evinizi temizlesenize'' oldu. Bence ev temiz. Hele salondaki sehpanın üstünü temizleyince çok daha temiz.
Bir de Emel'in vejeteryanlık anlayışını anlayamadık biz.(Sen anlayabildin mi Pelin?) Tavuk yedi kendisi.
Gece de hem üstünü örttü Emel, hem de vantilatörü çaldı. Ben de geri almaya çalışınca ''Nüvövevaa'' dedi, ne olduğunu anlayamadım. Sonra ''verin ya'' demek istediğini belirtti neyse ki. Vantilatörü alırsam nefessizlikten ölebilirmiş, sanki vantilatör oksijen sağlıyor, allah allah. Sonuç olarak vantilatör alındı, Emel ölmedi ama sabah geç kaldı galiba.

No comments:

Post a Comment