Friday, June 18, 2010

Prenses Günlükleri

Selam.Ben Ezgi.3 gün önce Fransız Sarayı'ndaki kokteyle çağırıldık. Davetiyelerimiz e-mail olarak geldi. Son ana kadar gitmeyeceğimi düşünüyordum ama davetiye geldiği gün bir çılgınlık yaparak olumlu yanıt verdim.
Bugün kokteyl günüydü. Şimdi sizlere kokteylden izlenimlerimi ve oraya ulaşana kadar çektiğim çileleri anlatacağım.
4 gibi evden çıktım, koskoca Fransız Sarayı'na gidiyordum ve fakat davetiyem e-mail ile gönderilmişti. Evden çıkarken prenses gibi hissetmeme karşın, ozalitçiye gidip davetiyenin çıktısını almam gerekliydi. (Evet, bu kısmı daha da absürd olmak için yazdım, aslında kırtasiyeye gittim.) Otobüse yetişmek için rüzgarda uçuşan elbisemi tuta tuta koşuştururken bir yandan da küfrediyordum. Davet etmeyi biliyorsunuz, bari gelin evden alın. Tamam onu da geçtim, bir servis falan yollatın bari. Çok lüks bir şeye gerek yok, minik tombul servislerden de olurdu.
Otobüse yetiştim, binerken yine bir prenses edasıyla süzülüyordum. Az kalsın akbil basmayacaktım. Akbilimin bakiyesinin yetersiz olduğunu görünce gittikçe prenseslikten uzaklaştığımı fark ettim. Sonra da verdiğim paranın üstünü unuttuğum için şoförden azar işittim. Ben otobüsün sıcağında kavrulurken, Hatipoğlu'ndan alışveriş yapmış olan teyzeler bana alaylı alaylı bakıyorlardı, çünkü onlar bile evlerine klimalı servislerinin sağladığı konforla gidiyorlardı.
En sonunda ulaştım Taksim'e. Terden yapış yapış olmuştum. Diğerleriyle buluştuk ve saraya doğru yürüdük. Davetiyesizler de içeri sızınca boşu boşuna ozalitçiyle muhattap olduğumu anlayıp üzüldüm.
Neyse, gelelim saraya. Şunu söyleyebilirim ki, hiçbir haltı yok. Ama bedava şarap-rakı-cin tonik-martini faslı güzeldi. Yine de yanlışlıkla karides yemek çok üzücüydü!
Sonuç olarak, bugün saçma sapan bir organizasyonun içinde buldum kendimi. Ne müzik vardı ne bir şey. Fransızlar bu işi bilmiyor
.

2 comments:

  1. açılan elbiseni kapatman prensese benzemiş en azından üzülme. peki gerçekten bir yandan da küfrediyor muydun otobüse koşarken?

    ReplyDelete
  2. hayır, bir yandan koşuyor bir yandan da eurovision şarkımızı söylüyordum, zeki şey seni.

    ReplyDelete