Saturday, June 12, 2010

Dikiş makinesinin hazin sonu

Merhaba, ben Ezgi. Üstünden yaklaşık 1 ay geçmiş olmasına rağmen size dikiş makinesiyle ilgili olan maceramızı anlatacağım. Şimdi çoook eskilere gidiyoruz.. Yan komşunun atmak istediği saçmalıkları bize kakalamaya başladığı zamana. Her şey bir fil biblosuyla başladı, sonra sehpamsı iğrenç bir şeyle devam etti, çalışma masası, çay fincanı, dondurma kasesi derken, onlara bizim iç işlerimize karışma hakkı verebilecek her şey evimize girmişti. Sonra bir gün kapının önünde bir dikiş makinesi bulduk ( Evet artık bunları ister misiniz diye sormaya da gelmeyip yalnızca kapının önüne koymakla yetiniyorlar. ) Hemen içeri aldık tabi, çünkü dikiş makinesini satacaktık. Önce gittigidiyor'dan aynı makinenin fiyatına baktık. Biz 100tl'ye satarız diye düşünürken, makinenin fiyatı 15.000 tl çıkmasın mı? Tabi ki delirdik. Hemen plan yapmaya başladık. İnterrail paramız çıkmıştı, artık Tansaş'tan bir şey alırken fiyatına bakmayacak, aynı ürünü diğer markalarla karşılaştırarak vakit kaybetmek zorunda kalmayacaktık.Önümüzdeki 2 gün dikiş makinesini yer yer okşayarak, yer yer öperek geçti. Sadece kapladığı yer nedeniyle sinirlenmeye başlıyorduk. Neyse, pazartesi geldi ve okuldan sonra antikacılara gitmeye karar verdik. Nereye sorsak, biz onu almayız diyordu. Bazıları da 50 tl vermek istedi. Umudumuz yavaş yavaş tükenmekteydi. Gördüğümüz tüm antikacıları tükettikten sonra başımız yerde eve gittik. Dikiş makinesine çok sinirlendik ve onu koltuğun arasına sıkıştırdık. İnternete verdiğimiz sayısız ilanlarla kimse ilgilenmedi. Aradığımız ve mail attığımız müzayedeciler de ona kimse ilgi duymaz dedi. Komşuya mı noldu? O da artık bizim dışarı attığımız çöpleri evine alıyor.

No comments:

Post a Comment