Sunday, August 8, 2010

Ahlak Polisi Giresunlu Emmi

Merhaba canlarım. Birkaç gündür Yağmur ve Buğra bizdeydi, bu ikisi ihtiraslı bir aşk hikayesinin baş kahramanları bu arada. Benim de aşk hayatım oldukça ihtiraslı olduğundan, Mutlusel daha fazla dayanamayıp 'evde çift eksik olmuyor, bir de yedek getirdik' diyerek çirkefleşmeye başladı. Mutlusel'e buradan 'bana bir koca lazım' adlı parçayı hediye ediyorum.Trivial Pursuit oynarken de çiftler olarak takım olmamız, Mutlusel'in yalnızlığıyla bir kez daha başbaşa kalmasına neden oldu.Bu nedenlerden dolayı iyice kafayı sıyıran Mutu, çareyi kadınlar plajına gitmekte buldu. Sonra da utanmadan erkekler plajıyla umutsuz ev kadınları plajını ayıran brandanın deliklerinden er kişileri dikizleyip, ''erkeeeeek'' diye bağırıp kaçtığını açıkladı.
Evdeki hareketli hayatımızı kıskanan üst komşumuz, bugün bizi ziyaret eden Şeyma adlı arkadaşımıza, ''Bu ev 2 kişi tutulmuştu, şimdi kimin girip çıktığı belli değil'' diyerek sitem etmiş. Ben de kendisiyle kavga etmek için en pis halimi takınıp tam bir gangaster gibi evine gidip yakasına yapışmayı aklıma koydum. Fakat ahlaktan sorumlu bu beyefendinin karısı, insan olmadığından, kapıyı açmadı. Sonra kendisini bakkalda görüp aklımdaki şeyleri birer birer söyledim, bunu yaparken tek elim belimdeydi, diğer elime ait olan işaret parmağımı da burnuna doğru sallıyordum. Akşam kapımıza gelen bu yaratık, aslında ahlak bekçiliği yapmadığını açıklamak için, ''ben apartmanımıza bomba koymak isteyenlere karşı dikkatli davranıyorum sadece, Allah korusun, böyle şeylerle sıksık karşılaşıyoruz'' dedi. En azından biz öyle anladık, çünkü konuşmasını anlayabilmek için birkaç dil biliyor olmak gerekiyor en azından. Nereye sık sık bomba konuyormuş, bizim dandirik apartmanımıza neden bomba konmak istensin, bunları anlayamadık. Sonra da asıl bizim ondan korkmamız gerektiği sonucuna vardık. Neyse, Allah korudu da etrafta bomba türü herhangi bir şey olmadığını bir-iki kez sağa ve sola bakarak kavradık. Oysa ki bir an Şeyma'dan şüphelenmiştik.
Bugün bir referandum gerçeğiyle karşılaştım. Çalışırken kadının teki, 'sen referanduma evet mi diyeceksin yoksa hayır mı? Ona göre seni dinleyip dinlememem gerektiğine karar vereceğim' diyerek kötü kötü baktı suratıma, pis pis de sırıtmaktaydı. Ben de bunun kişisel bir görüş olacağını ve yaptığım işle hiçbir alakasının olmadığını açıkladım. Fakat kendisi çok ısrar edince cevap vermek zorunda kaldım. Şıkları aklımda eledim; hayır/evet/yetmez ama evet/boykot. Sonra da cevap verdim. Cevabım hoşuna gidince de destekçi oldu. Adresini verirken de ''Namazgah sokaaak. Hahahaaayt, çok dinibütün bir mahalleyizdir, sokağın ismine bak ayol, hay allah'' diyerek dini görüşünü de açıklayarak beni büyüledi. Gerçekten etkilendim.
''Bizim kızı da yazdıralım, bizim oğlanı da götürelim, bizim çocuğu da oraya verelim, bizimkinin onlardan ne eksiği var '' düşünce biçimini hayat felsefesi olarak kabul etmiş aile babalarına bayılıyorum. Bugün onlardan bir tanesi, 7 yaşındaki kızını destekçi yaptı. Ayrıca belirtmeliyim ki, bu 7 yaşındaki kızın bir hotmail hesabı da vardı. Farmville, Barbie çiftlikte, Ken'in Mercedes'i, Power Puff Girls mailleri arasından Greenpeace Akdeniz bültenini ayırt edemeyecekler kuşkusuz, ona yanıyorum. Sonra da bizi arayıp bültenleriniz gelmiyor diye bir yığın sorun çıkaracaklar.

No comments:

Post a Comment